Tarlayı sürdük.
Toprağı incelttik.
Toprağa, tohumu atarken yanında kimyasal gübre kattık.
Yağmur yağdı tohum ve yanında yabancı otlar çimlendi...
Yabancı otları temizlemek için birkaç zirai ilacı karıştırıp tarlaya attık.
Sonrasında ikinci sefer kimyasal gübre...
Buğday büyüdü, pas hastalığı olmasın diye zirai pas ilacımızı da attık.
Ne attıysak yedi buğday!
Son olarak süne böceği de çok fazlaysa, koyduk depoya, attık tarlaya.
Artık tarlamız tertemiz.
Yabancı ot yok,
Hastalık yok,
Hatta son attığımız nefes alan her canlıyı öldüren ilaç sayesinde tarlamızda fare, tavşan, kuş, böcek gibi hayvanlar da yok!
Buğdayı biçip sattık. Fabrikada un oldu fırına geldi. Fırıncı da gerekeni kattı içine ve ekmek oldu evimize geldi.
Bizde yedik!
Biz, daha kötüsü olan pirinci de yiyoruz.
Biz, ayçiçek yağını da...
Ve daha neler neler yiyoruz...
Sonuç, kendimizi zehirliyoruz.
"Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder." (Şûrâ 30)
-Adnan uzun

Yorumlar
Yorum Gönder