İnsan Hakkında








İnsanın varoluşundan bu güne felsefi akımlar ve beşeri ideolojiler, insan hakkında birçok soruya cevap aramış ve aramaya da devam etmektedir. Cevap arayanların çoğu gerçek bilgiden uzak oldukları için bu sorulara genelde yanlış cevaplar vermişlerdir. Örnegin ; "insan düşünen hayvandır." gibi.
Hayır! İnsan alet kullanan bir hayvan değildir. 
Hayır! İnsan akıllı, hayvan olduğunu inkar eden bir hayvan da değildir.

Herşeyi yaratan ve sürekli yaratmakta olan Allah, tüm insanlığa merak ettikleri herşeyin cevabını insanlar arasından seçtiği Peygamberleri ile bildirmiştir. Peygamberlere gönderilen Kitap'tan anlıyoruz ki ; insan en mükemmel yaratılandır. Doğduğunu ve öleceğini bilen, kârı ve zararı hesaplayan, iyiyi ve kötüyü ayırt edebilen akıl nimeti, insanı diğer canlılardan ayıran müthiş özelliğidir. 

Insanı en iyi tanıyan, onu yaratan Allah'tır. Biz de Allah katından bizlere öğüt almamız, okumamız ve üzerine iyice düşünmemiz, akıl etmemiz, gereğiyle amel etmeye ve hayatımızın her alanında faydalanmaya çalışmamız için gönderilen Kur'an'ı okuyup insanı tanımaya çalışalım.

Lügat alimleri insan kelimesi için  kendinden türediği kök olarak iki sözcükten bahsederler. Bunlardan biri "üns", diğeri "neys"tir. Üns, yakınlık ve yaklaşmak anlamına gelmektedir. Bu yakınlık ve yaklaşmayı, hem insanların kendilerini toplu halde yaşamaya zorunlu hissetmesi olarak, hem de Allah'ın insana yakınlığı ve insanın da Allah'a yakın olması gerektiğini düşünebiliriz. Neys te nisyan yani unutmak, unutkanlık anlamına gelmektedir. Bunun yanında nisyan, insanın kendi muhafazasına emanet edilmiş bir şeyi terk etmesidir. 

Kur'an'da Tâ Hâ suresinin 115. ayeti insanın unutkan bir varlık olduğuna bir  delildir;

"Ve gerçek şu ki, biz Adem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık; ne var ki o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık."

"unuttu" kelimesi düşünememekten olacağı gibi, aldırmazlıktan da olabilir. Çünkü Ademoğlu çoğu zaman unutur ve aldırmaz...

Doğadaki kuşların, zebraların, karıncaların, tilkilerin, sineklerin bile başıboş bırakılmadığına hepimiz şahidiz. Hele binlerce kilometre uzaklardan gelen kırlangıç, bir yıl önce gittiği üst komşunuzun balkonun altındaki çamurdan yaptığı yuvayı bulabiliyor. Bunlara sürekli şahid olurken insanın başıboş bırakılabileceğini sanmak, aklı çöpe atmaktır. Peki başıboş değilsek neden buradayız? 
Bu soruyu Zariyat suresi 56. Ayet net bir şekilde cevaplıyor;

"Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." 

İşte yaratılış maksadımız! Bunun için insanın yeryüzündeki tek hedefi Allah'a hakkıyla itaat ve ibadet etmektir. Itaat ve ibadet ise yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için, O'nun öğrettiği şekilde uygulanan fiillerdir. O'nun öğrettikleri, her ayeti insanla ilgili olan ilahi mesaj Kur'an'dır ve O adeta insanın kullanma kılavuzudur. İnsan iradesi ile iyi olmayı da seçebilir, kötü olmayı da... Çünkü iyilik ve kötülük, insanın yaradılıştan gelen iki yönüdür. Bu iki yöne Adem ve Beşer olarak bakabiliriz. Adem, insanın düşünüp tefekkür eden, irade sahibi, manevi olarak diğer varlıklardan üstünlüğüdür.  Beşer ise insanın uyuma, yeme, içme nefsi arzulara ihtiyaçtan ibaret bir varlıktır. Meleklerin secde edip , şeytanın emre itaat etmediği Beşer değil Ademdir. 

"Hani Rabbin meleklere demişti: Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım, 
Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek kapanın." (Hicr 28-29)  

Konuyla ilgili başka bir ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor ; 

"Sonra da onu ´düzeltip bir biçime soktu´ ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?" (Secde 9)

Adem, işin iç yüzüdür, meselenin özüdür. Adem, adam gibi adam olmaktır! Esnaf olmak, çiftçi olmak, işçi olmak, müdür olmak, vali olmak, devlet yöneticisi olmak kolaydır ama bunun yanında adam olmak zordur. 
Beşer, unutur, nankördür, acelecidir, haklı haksız bilmez, cahildir, düşünmez, zalimdir, zayıftır. Beşer olmak çok kolaydır. Adem olmak verilen nimetlerin farkına varmaktır.
Mükemmel insan, tek din olan İslam'a iman eden insandır. Allah'ın verdiği aklı ve kalbi kullanabilen insan; güçsüzlüğünü, acizliğini, muhtaç olduğunu bilir ve inanacak, güvenecek, sığınacak Birini arar. Bu aradığı da kendisini yaratan, tek sahibi olan Allah'tır. Allah'ın verdiği aklı ve kalbi kullanmayan, kullanmamakta ısrar eden insan ziyandadır. Hayvanlardan daha aşağıdadır. Rabbimiz Furkan suresinin 43 ve 44. ayetlerinde bize, açık bir şekilde bildiriyor;

"Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?
Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha da şaşkın (ve aşağı)dırlar."

İnsan, verilen nimetleri iyi ve kötü olarak kullanmada serbesttir. Kendi akıl ve iradesi ile istediği yolu seçer. İster hayır yolunda ilerler, ister şer... En önemli olan, insanın yaptığı fiillerin bilincinde olmasıdır. Kötülük yapan birinin, yaptığı şeyin kötü olduğunu bilmesi gerekir. İyilik eden birinin de yaptığı şeyin iyi olduğunu bilmesi gerekir. Sahih bilgiyi de herşeyi yaratan ve en iyi tanıyan Allah, insana öğrenmesi gereken herşeyi gönderdiği Kur'an ile bildirmiştir. 
İlimsiz duygu, insanı cehalete götürür. 
Öğrenmeye, Okumaya, Düşünmeye ve Emek vermeye mecburuz!


-Adnan UZUN

Yorumlar

Yorum Gönder